Eğer akademide çalışıyorsanız, muhtemelen insanların yayıncılık hedefleri hakkında konuştuklarını duymuşsunuzdur.
Bilim dünyası oldukça tuhaf olabiliyor. Çoğu zaman bilimden, bilgi peşinde koşan asil bir yaşam tarzı olarak bahsederiz. Her şeyin neden böyle olduğunu anlamak ve daha iyi bir dünyaya katkıda bulunmak isteriz. Öyle değil mi? Evet, öyle.
Peki, bilim insanları olarak amacımız buysa, neden farklı davranıyoruz? Farklı derken, lütfen tam tersini okuyun.
Yayınlama hedeflerini sık sık duyuyoruz. Eğer bir öğrenciyseniz, belki bir yıl içinde çok sayıda makale yayınlamanın baskısını hissetmiyorsunuzdur. Ancak bir danışman ya da laboratuvardan sorumlu bir araştırmacı iseniz durum biraz farklıdır.
Bilim insanları üretkenliklerini göstermek, fonları korumak, iyi bir iş yaptıklarını göstermek vb. için yayın hedeflerine ulaşma ihtiyacı duyarlar. Ancak, tüm bu bilimsel bilgiler gerçekten bir yere gidiyor mu? Pek öyle görünmüyor.
Aslında yayınlanan makalelerin çoğu on kişiden fazla kişi tarafından okunmuyor - yazarları, gözden geçirenleri ve biraz iyimser olalım, arkadaşlarını ve ailesini de sayarsak.
Öyleyse neden hiçbir anlam ifade etmeyen bir hedefi sürdürüyoruz? Amacımızın bulgularımızla toplumu etkilemek olması gerekmez mi? Ya da bilim iletişimine katkıda bulunmak?
Akademide yeni bir rol yükseliyor olabilir: çevirmen. Tüm bilimsel bilgileri toplum için erişilebilir ve kolay anlaşılır hale getirebilecek bir kişi. Bu yeni profesyonelin sahip olacağı rutini hayal edebiliyor musunuz?
Bir başka seçenek de bilim insanlarının, araştırmalarını meslekten olmayan ya da kendi çalışma alanlarının dışından insanlar için nasıl daha ulaşılabilir hale getirebileceklerini düşünmeye başlamalarıdır.
Peki ya siz? Akademide üretkenlik için bir çözüm düşünebiliyor musunuz?Bu yazı "Üniversite siteleri" tarafından Carta Capital.
Haber bültenimize abone olun
Etkili görseller hakkında özel yüksek kaliteli içerik
bilimde iletişim.